_TÜRK İSLÂM ÜLKÜSÜ_
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

_TÜRK İSLÂM ÜLKÜSÜ_

cCc_ÜLKÜCÜ GENÇLİK_cCc BOZKURT OTAĞI
 
AnasayfaTOPLUMCULUK EmptyLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 TOPLUMCULUK

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
bozkurt_66




Erkek Mesaj Sayısı : 16
Yaş : 28
Kayıt tarihi : 07/01/09

TOPLUMCULUK Empty
MesajKonu: TOPLUMCULUK   TOPLUMCULUK Icon_minitimeCuma Ocak 09, 2009 6:44 pm

Toplumculuk demek : Toplum menfaatinin, toplum varlığının, kişi varlığının üzerinde gözetilmesi demektir. Bu ilke de Türk töresinden kaynağını almaktadır. Türklerin tarih boyu yaşayışlarında daima milletin varlığı, vatanın menfaatleri, devletin menfaatleri ve varlığı kişi varlığının üzerinde, kişi varlığının önünde yer almıştır. Onun için millî doktrin Dokuz Işık'ın toplumculuk ilkesi de bu görüşü ortaya koymak için millî doktrin içinde yer almıştır. Kişiler, toplumun yararını, toplumun yükselmesini, Türk milletinin korunmasını, yükselmesini, yaşatılmasını her şeyin üstünde görecekler ve her hareketi Türk milletine yararlı mı yoksa zararlı mı olur düşüncesiyle değerlendireceklerdir. Bu ilkenin genel anlamda ifadesi budur.

Toplumculuk görüşü başlıca iki bölüme ayrılır. Birincisi : Ekonomik görüşü teşkil eden bölümdür. Diğeri ise sosyal yapıyı ilgilendiren, sosyal görüşü temsil eden bölümdür. Ekonomik görüşümüzü şöylece ifade edebiliriz. Türk milletinin süratle kalkınması, tarımını modern hâle getirmesi ve modern sanayi kurması gerekmektedir. Bize göre Türkiye bir tarım ülkesi olarak kalamaz. Türkiye'nin sadece bir tarım ülkesi olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Buna karşılık Türkiye'yi tarımı ihmal ederek yalnız sanayi ülkesi hâline getirmek de düşünülemez. Bir milletin güçlü olması, bir milletin refahlı ve mutlu olması hem tarımda hem de sanayide dengeli bir şekilde kalkınmış, ilerlemiş bulunmasına bağlıdır. .Bunun için. biz tarıma da en yüksek önemi vereceğiz, sanayileşmeye de en yüksek önemi vereceğiz ve her iki alanda milletimizin süratle ileri gitmesini sağlayacak tedbirleri alacağız. Tarımımızı ilme ve tekniğe dayanan modern bir tarım hâline getireceğiz. Türkiye'mizi süratle sanayileştireceğiz ve her çeşit modern makineleri, fabrikaları, araçları, gereçleri kendi ilim adamlarının, teknisyenlerinin bilgisiyle ve kendi insanlarının el emeğiyle kendi topraklarında kurulmuş fabrikalarda yapabilen bir hale getireceğiz. Ülkemizin kısa zamanda refaha kavuşabilmesi için tarımda ve sanayide modern, standart kitlevî çok üretim sağlamak başlıca hedefimizi teşkil edecektir. Çok üretim ancak Türkiye'yi refahlı yapabilir ve sıkıntılardan kurtarabilir. Bununla beraber, bunlardan ayrılmaz kabul ettiğimiz diğer bir görüş de gerek devlet idaresinde, gerek milletimizi meydana getiren her vatandaşın yaşayışında, tasarrufu hâkim kılmak görüşüdür. Yurdumuzda büyük israflar yapılmaktadır. İsrafların önlenmesi ve her alanda tasarrufa gidilmesi sermaye birikimi sağlamakta ve Türkiye'nin süratle kalkınmasını teminde başvuracağımız tedbirlerden birisi olacaktır. Çok üretim sağlamak, çok ihracatta bulunabilmek ve aynı zamanda tasarrufu hâkim kılan bir yaşayışı memleketimizde yürürlüğe koymak Türkiye'mizin kalkınmasını sağlayacak genel esaslardır. Bunları belirttikten sonra Türk milletinin kalkınması için uygulayacağımız model nedir?

Bu model "Üçlü Esasa Dayanan Karma Ekonomi" modeli olacaktır. Yeni hem özel teşebbüs desteklenecek, yardım görecek hem devlet eliyle kamu yatırımları yapılacak hem de bunlardan başka milletimizin insanlarını sosyal dilimler, gruplar hâlinde, kooperatifler hâlinde, üretim ve tüketim birlikleri hâlinde teşkilâtlandırarak, tasarruf sandıklan kurarak, Meyak gibi, Oyak gibi kuruluşlar meydana getirerek millet eliyle yatırımlar yapılması sağlanacaktır. Özel sektör, kamu sektörü, ve millet sektörü hâlinde Türkiye ekonomisinin tanzimi sağlanacaktır. Türk milletini altı sosyal dilim hâlinde mütalâa etmek mümkündür. Bugün milletimizi meydana getiren insanların yaşayışları, mesleklere bölünmeleri yönünden incelediğimiz zaman % 65'ini teşkil eden kısmının köylü olduğunu, köylerde yaşadığını ve çiftçilikle geçindiğini görmekteyiz. Bunlardan başka sayılan 4,5-5 milyonu bulan bir esnaf kütlesinin bulunduğu da bir gerçektir. Bunun yanı sıra bir memur tabakasını, sayısı bugün 3 milyonu bulan bir işçi grubunu görmekteyiz. Bunlardan başlıca da serbest meslek erbabı dediğimiz bir grup vardır. Avukat gibi, doktor gibi eczacı gibi kendi bilgileri ve emekleriyle serbest olarak çalışan insanlarımızın meydana getirdiği bir grubu görmekteyiz. Bunların yanı sıra bir de iş veren grubu vardır. Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz. Köylü dilimi, işçi dilimi, esnaf dilimi, memur dilimi, iş veren dilimi, serbest meslek mensupları dilimi. Böylece, Türk toplumunun bugünkü sosyal yapısı itibarıyla 6 sosyal dilimden meydana geldiği görülmektedir.

Dokuz Işık'ın ekonomik görüşüne göre bu 6 sosyal dilimin kendi içerisinde teşkilâtlandırılması gerekmektedir. Kendi içinde bu sosyal dilimin ayrı ayrı bir tasarruf teşkilâtı kurması gerekmektedir. Millî doktrinin görüşüne göre mülkiyet hakkı insanlar için vazgeçilmez, kutsal bir haktır. İnsan tabiatına uygun bir haktır. İnsan kendisinin olan bir şeye sahip çıkar. Kendisinin olan bir şeyi korur, saklar, onun bakımını sağlar. Kendisinin olmayan bir şeyle ilgisi zayıflar veya hiç kalmaz Bunun için milli doktrin Dokuz Işık mülkiyeti insan haklarının vazgeçilmez bir bölümü kabul etmektedir. Fakat mülkiyetin kapitalist sistemde olduğu gibi belirli kimselerin elinde yığılmasına ve mülkiyet hakkının başka kimselerin üzerinde sulta kurmak vasıtası olarak kullanılmasına karşıdır.

Dokuz Işıkçı ekonomik görüş, bir toplumda, o toplumu meydana getiren kişilerin her birinin ayrı ayrı mülkiyet sahibi olması görüşündedir. Onun için millî doktrin mülkiyeti bütün vatandaşlara, halka yaygınlaştırma ilkesini kabul etmiştir. Bu maksatla her sosyal dilim bir tasarruf sandığına, bir tasarruf teşkilâtına, sahip olacaktır. Hisse senetleri vasıtasıyla, kurulan fabrikalar, kurulan tesisler bu tasarrufları yapan vatandaşlarımızın malı olacaktır, mülkü olacaktır. Böylece her vatandaşa mülkiyet hakkı sağlanacak ve mülkiyet yaygınlaştırılmış hâle getirilecektir. Dokuz Işık'ın öngördüğü ekonomik model budur. Bunun yanı sıra Türkiye'nin kalkınması için hızlı, büyük yatırımlara girişmek ihtiyacı vardır. Hızlı büyük yatırımlara girmek ihtiyacı dolayısıyla büyük sermaye birikimine ihtiyaç vardır. Bugün biliyoruz ki Türkiye'de büyük sermaye birikimi şöyle dursun, normal sayılacak bir sermaye birikimi dahi yoktur. O hâlde süratli büyük yatırımları sağlamak için bu büyük sermaye birikimi nasıl sağlanır, nasıl temin edilir? Bunların temini için Dokuz Işık'ın öngördüğü yollar şunlardır:

Birisi millet sektöründe açıklandığı üzere Türk milletinin tasarrufa sevk edilmesi ve bu tasarruf dolayısıyla her vatandaşın sahip olduğu küçük imkânların birleştirilerek büyük sermaye birikimi sağlanması yolu olacaktır. İkincisi halkın kullanılmayan emeğinin kullanılması. Halk enerjisinin seferber edilmesi yoluna başvurulacaktır..... Biliyoruz ki insan emeği zamana bağımlı olarak değerlendirilmedikçe, zaman aşımıyla muhafazası, depolanması ve gerektiği zaman kullanılması mümkün olmayan bir varlıktır. Bu sebepten insan emeğini zamanında, ilmi şekilde, randımanlı şekilde değerlendirmek gerekmektedir.

Bunun yanı sıra Türkiye'nin kalkınmasını sağlamada öncelikler tayin etmek zorunluluğuyla karşı karşıyayız. Bugüne kadar Türkiye'yi idare eden iktidarlar, bu öncelikler tayininde yanılmışlardır veyahut da öncelik tayinini düşünememişlerdir. Türkiye'nin bir an önce kalkınması, refaha kavuşması, güçlü hâle gelmesi her şeyden önce onun modern sanayie sahip olması, modern tarıma sahip olmasıyla mümkündür. O hâide yatırımları öncelikle bunu sağlamaya yöneltmek lâzımdır. Süratle Türkiye'nin bütün tarımını teşkilâtlandırmak, modern hâle getirmek ve Türkiye'yi süratle sanayileştirmek yönüne yatırımları yoğunlaştırmak lâzımdır. Buna katkıda bulunmayan alanlara yatırım yapmak doğru değildir. Bunları daha sonraya bırakmak lâzımdır. Misal ne olabilir? Misal; süslü binalar yapmak, opera binaları yapmak, kapalı spor salonları yapmak gibi faaliyetlerdir. Bunu söylemekle spor faaliyetlerine karşı olduğumuz veyahut sanat faaliyetlerine, tiyatro faaliyetlerine karşı olduğumuz anlamı çıkmamalıdır. Fakat öncelikle Türk üretimini arttıracak. Türkiye'nin üretimini çoğaltacak ve bu yoldan .Türkiye'nin gelirini, iktisadi gücünü artıracak faaliyetlerin yapılması gereklidir. Gelir sağlandıktan sonra, refah sağlandıktan sonra bu gibi imar faaliyetlerinin yapılması çok kolaylaşmış olur. Bunları bir sıraya koymak görüşünü savunmaktayız. Yani biz, hemen ekonomiye katkıda bulunmayan ve üretimin artışını sağlamayan yatırımlara ölü yatırım demekteyiz. Türkiye'yi kalkındırmak için ölü yatırımlardan kaçınmak lâzımdır. Ölü yatırım dediğimiz zaman şunu kastetmekteyiz: Yatırdığımız sermayenin hemen Türk ekonomisine fazla üretim sağlamayan, fazla gelir sağlamayan teşebbüsler demektir. Biz buna karşıyız. Bunu hatalı bulmaktayız. Bunun yanı sıra memleketin sahip olduğu, tabiî birçok imkânları süratle değerlendirmek gerekmektedir.

Türkiye'nin hızla kalkınmasında başvurulması icap eden tedbirlerden biri de sahip olduğumuz tabiî kaynaklan süratle seferber etmek, değerlendirmektir. Bundan başka çeşitli ekonomik faaliyetler ve dış ticaret konularında da devletçe enerjik tedbirler alınması görüşündeyiz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
TOPLUMCULUK
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
_TÜRK İSLÂM ÜLKÜSÜ_ :: ÜLKÜCÜ HAREKET :: 9 Işık Doktrini :: Toplumculuk-
Buraya geçin: